-
1 mal etmek
присва́ивать; приобрета́ть -
2 mal etmek
a) to appropriate for oneself b) to produce at -
3 ucuza mal etmek
а) приобрета́ть за бесце́нокб) сде́лать досто́йным кого-чего -
4 kendine mal etmek
үзләштерү -
5 kendine mal etmek
to appropriate -
6 mal
mal s1. ohne pl1) Habe f\mal mülk Hab und Gut ntbütün \malım meine gesamte Habe2) agr ( birinin mülkiyeti altında bulunan büyükbaş hayvanların bütünü) Großviehhabe f, der Besitz an Großviehne \mal olduğunu biliriz wir wissen, was für ein Schwein er ist2. s\mal olmak kostenbu, onun hayatına \mal oldu ( fam) das hat ihn das Leben gekostetkaça \mal olursa olsun koste es, was es wolle2) kendine \mal etmek sich aneignen -
7 mal
1) иму́щество, состоя́ние, со́бственность; добро́mal ayrılığı — юр. разде́льность иму́щества
mal birliği — юр. о́бщность иму́щества, совме́стное по́льзование иму́ществом
mala el koymak — юр. секвестирова́ть, накла́дывать секве́стр на иму́щество
mal mülk — бога́тство, состоя́ние
mal sahibi — владе́лец, хозя́ин
baba malı — отцо́вское насле́дие
devlet malı — госуда́рственная со́бственность
menkul mal, taşınır mallar — юр. дви́жимое иму́щество
2) това́рtüketim malları — потреби́тельские това́ры
yerli / yerel mallar — ме́стные това́ры
3) скоти́на, скот ( о крупном рогатом скоте)4) разг. тип, фруктonun ne mal olduğu yüzünden belli — по его́ лицу́ ви́дно, что он за фрукт
5) арго гаши́ш••- mal canlısı
- mal edinmek
- mal etmek
- ucuza mal etmek
- mal kapatmak
- mal meydanda
- mal olmak
- kaça mal oldu? -
8 mal
mal1 Großvieh n, Rindvieh nmal2 Eigentum n; Vermögen n; fig Bestandteil m (der Geschichte); ÖKON Ware f; fam Moneten pl, Zaster m; fam Kerl m, Subjekt n; fam Stoff m, Rauschgift n;mal bildirimi Zollerklärung f;mal birliği JUR Gütergemeinschaft f;mal bulmuş gibi in Hochstimmung;mal canın yongasıdır „auch Besitz ist ein Teil der Seele“, (auch Geldverluste sind schmerzlich);mal canlısı habgierig;mal edinmek zu Geld kommen;-i kendine mal etmek sich (D) zu eigen machen; abw nur für sich in Anspruch nehmen;-i … liraya mal mal etmek einen Selbstkostenpreis von … Lira erzielen;mal kaldırmak erwirtschaften;-e mal olmak kosten A, sich belaufen auf;mal sahibi Eigentümer m, -in f;mal sandığı Finanzkasse f;mal yapmak fam Geld machen;malı götürmek Reibach machen;malın gözü übel, nichtsnutzig (Kerl) -
9 mal
"1. property, possession. 2. riches, wealth; assets. 3. goods, merchandise. 4. cattle; horses; water buffaloes. 5. a herd of cattle, horses, or water buffaloes. 6. colloq. scoundrel, bastard: Onun ne mal olduğunu şimdi anladım. I now see what a bastard he really is. 7. slang pretty woman, nice piece of merchandise. 8. slang money, dough. 9. slang goods, stuff (used for legally prohibited goods). - ayrılığı law separation of property (allowing a husband and wife to have separate estates). - beyanı/bildirimi law statement of one´s assets. - birliği law joint ownership of property (by a husband and wife). - bulmuş Mağribi gibi so happy you´d think he had come into a fortune. - canın yongasıdır. proverb If one of your possessions is damaged, you feel as if you yourself have been injured. - canlısı overly fond of money, greedy. - edinmek to acquire property; to acquire wealth. - etmek 1. /ı, a/ to produce (something) at (a stated cost). 2. /ı, a/ to attribute (something) to, ascribe (something) to. 3. /ı, kendine/ to act as if (something) were (one´s) own; to appropriate (something) for (oneself) (when one has no legitimate claim to it). -ın gözü colloq. 1. sly, tricky, shifty. 2. slippery character, tricky number, fox. 3. loose, promiscuous (woman). - kaçırmak to smuggle goods over a border, engage in smuggling. - meydanda. colloq. It´s there for all the world to see. - müdürü see malmüdürü. - mülk goods, property. - mülk sahibi rich person. - olmak /a/ 1. (for something) to cost (someone) (a certain amount). 2. to cost (someone his life): İçki hayatına mal oldu. Drink was the death of him. 3. (for something) to be accepted by, be taken up by; to capture the mind of. - varlığı law worldly possessions/goods, estate. - yapmak to accumulate wealth. " -
10 isti’mâl
arapça استعمال 1.kullanma. 2.kullanılma. 3.yapılma. isti’mâl edilmek kullanılmak. isti’mâl etmek kullanmak. -
11 atfetmek
1. أجاز [أَجَازَ]2. أشرع [أَشْرَعَ]3. وجه [وَجَّهَ] -
12 приписывать
несов.; сов. - приписа́ть1) eklemekприписа́ть не́сколько строк — birkaç satır eklemek
2) kaydını yapmak; tescil etmekк како́му по́рту приписа́но су́дно? — gemi hangi limana kayıtlıdır?
3) yormak, hamletmekчему́ приписа́ть его́ неуда́чу? — başarısızlığını neye hamletmeli?
4) mal etmek, atfetmek; isnat etmekприпи́сываемое ему́ преступле́ние — ona isnat edilen suç
припи́сываемые ему́ стихи́ — ona mal edilen şiirler
-
13 zuschreiben
zu|schreibenirr vt ( verrechnen) mahsup etmek; ( zum Konto hinzufügen) hesaba geçirmek; ( Eigentum) devretmek, temlik etmek;jdm etw \zuschreiben birine bir şeyi atfetmek [o isnat etmek], birine bir şeyi mal etmek;das hast du dir selbst zuzuschreiben ( fig) bu, senin kabahatin -
14 أمم
-
15 aneignen
-
16 достояние
servet,mal* * *с1) servet; malнациона́льное достоя́ние — ulusal servet
2) перен. malстать достоя́нием исто́рии — tarihin malı olmak
сде́лать что-л. достоя́нием широ́ких масс — geniş yığınlara mal etmek
-
17 გასაკუთრება
f.almak, kendine mal etmek, tahsis etmek, ayırmaki.tahsis, alma -
18 وجه
Iوَجَّهَ1. atfetmek2. sevketmekAnlamı: göndermek, götürmek3. yöneltmekAnlamı: tevcih etmekIIوَجْه1. nahiyeAnlamı: bucak2. vecihAnlamı: yüz, çehre3. ön yüz4. kenarAnlamı: bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı yakını, kıyı5. suratAnlamı: yüz, çehre6. yanAnlamı: ön, arka, alt ve üstün dışında kalan bölüm7. veçheAnlamı: yön8. yüzAnlamı: çehre, surat9. kıranAnlamı: kıyı, uç, kenar, çevre10. bucakAnlamı: kenar, köşe, yer11. cihetAnlamı: yön, taraf, yan12. doğrultuAnlamı: yön, istikamet -
19 appropriate
(for ile) ayirmak, tahsis etmek; kendine mal etmek, kendine ayirmak; çalmak, uygun -
20 kendi
I adj eigen\kendi ekseni etrafında dönmek sich um die eigene Achse drehen\kendi evim mein eigenes Haus\kendi kabuğuna çekilmek ( fig) sich abkapseln\kendi kanatlarıyla uçmak ( fig) sein eigener Herr sein\kendi yağıyla kavrulmak ( fig) o ( fam) im eigenen Saft schmoren; ( kimseye ihtiyacı olmamak) auf eigenen Füßen stehenonu \kendi gözümle gördüm ich habe es mit eigenen Augen gesehenII pron sich\kendinden geçmek ( fam) ( bayılmak); in Ohnmacht fallen; ( fam) ( coşkuya kapılmak) außer sich geraten (ganz) aus dem Häuschen geraten; ( fam) ( uyuya kalmak) einnicken\kendine mal etmek sich aneignen(\kendi) \kendini aldatmak sich (selbst) betrügen\kendini asmak sich erhängen\kendini birisinin yerine koymak sich in jdn hineinversetzen\kendim ich selbst\kendin du selbst\kendine iyi bak! pass gut auf dich auf!\kendini benim yerime bir koysana! versetz dich doch mal in meine Lage hinein!bunu \kendin mi yaptın? hast du das selbst gemacht?bunu \kendisi yapsın er soll das selbst machenel için çukur [o kuyu] kazan, \kendisi içine düşer ( prov) wer andern eine Grube gräbt, fällt selbst hinein
См. также в других словарях:
mal etmek — 1) bir değer karşılığında sahip olmak Sen şimdilik buna karşılık diyeceksin ki dün yüze mal ettiğin arsaları bine, bine olanları on binlere sattın. Y. K. Karaosmanoğlu 2) kendi malı, eseri, buluşu gibi benimsemek veya saymak Nereden, kimden almış … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendine mal etmek — 1) benimsemek veya saymak Fakat hiçbir taraf beni kendine mal edemiyordu. H. Taner 2) başkasının yaptığı işi kendisi yapmış gibi göstermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
mal — is., Ar. māl 1) Bir kimsenin, bir tüzel kişinin mülkiyeti altında bulunan, taşınır veya taşınmaz varlıkların bütünü Mal vardı, mülk vardı. At vardı, araba vardı. Ö. Seyfettin 2) Büyükbaş hayvan Boz atlar yağız değildi, artık; mallar erimiş,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
mal kaldırmak — ürün elde etmek Kendisi şu kadarcık tarla sayesinde ancak akşamları bir kaşık sıcak çorba içecek kadar mal kaldırabiliyor. N. Nâzım … Çağatay Osmanlı Sözlük
izafe etmek — 1) bağlamak, yüklemek, mal etmek 2) katmak, eklemek, ilave etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
isti'mâl — (A.) [ لﺎﻤﻌﺘﺱا ] 1. kullanma. 2. kullanılma. 3. yapılma. ♦ isti mâl edilmek kullanılmak. ♦ isti mâl etmek kullanmak … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
gelberi etmek — argo aşırmak, çalmak, kendine mal etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
iç etmek — argo eline geçen bir şeyi sahibine bildirmeyerek kendine mal etmek Hem parayı iç et, üstüne bir de söv, ha? O. Hançerlioğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
A'MÂL-İ UHREVİYE — Ahirete ait iş, hareket ve ibadetler.(Bu dünya, dâr ül hikmettir, dâr ül hizmettir; dâr ül ücret ve mükâfat değil. Buradaki a mâl ve hizmetlerin ücretleri Berzahta ve Ahirettedir. Buradaki a mâl, Berzahta ve Ahirette meyve verir. Madem hakikat… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
çekişe çekişe pazarlık etmek — bir malı ucuz almak için titizce pazarlık etmek Burada sekiz kuruşluk bir mal için benimle çekişe çekişe pazarlık edersin. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
imal etmek — ham maddeyi işleyerek bir mal üretmek Ayakkabı imal etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük